OTİZM?
Otizm,
bireyin sözel ve sözel olmayan iletişiminde, sosyal etkileşimde sorunlar,
sınırlı göz teması ve tekrarlanan davranışlarla karakterize, nörogelişimsel bir
bozukluktur.
Çok uzun yıllardır otizmde beslenme konusu da tıp otoriteleri tarafından es geçildi, önemsenmedi.
Otizm için de genetik demek kolay geldi. Fakat otizmin ilerleme hızına bakarsanız bu hastalığın sebebini sadece genetik diyerek açıklayamazsınız.
Bu bir mikrop ya da virüs de değil. Çünkü bulaşma özelliği yok.
Bu durumda akla gelen en mantıklı açıklama; vücudun çalışmasını etkileyen
genlerin çalışmasını etkileyen mikro besinlerin eksikliği sonucu ortaya çıkan
bir çoklu sistem bozukluğu diyebiliriz.
FABRİKASYON - AMBALAJLI - KİMYASAL GIDALAR?
Gıda sanayinin gelişmesiyle beraber hayatımıza çok miktarda, insan tarafından yapılmış kimyasal bileşik girmiştir.
Gıda sanayide bu kimyasallar, paketlenmiş gıdaların raf ömrünün uzatılması, mikroplardan korunması, kıvamının sağlanması, homojenliğinin oluşması, lezzet vermesi gibi sebeplerle kullanılmaktadır.
Fakat paketli ve rafine edilmiş bu gıdalara iyi gelen bu kimyasallar maalesef bizlere iyi gelmemektedir. Özellikle de bağırsaklarında sızdırma problemi olan otistik çocuklarda bu kimyasallar kana daha rahat geçmekte, beyin ve sinir dokusunda birikmeler oluşturmaktadır.
Beslenme ile
aldığımız besinler Mide Bağırsak Sisteminde parçalanır, faydalı olan maddeler “vitamin ve mineralleri” vücudumuzun çalışması
için kullanılır.
Bağırsak
Florası bozuk olduğunda, gerekli vitamin ve mineraller emilemez. Vücudumuzda
eksik olan vitamin ve mineraller yüzünden bazı sistemlerimiz yeterli şekilde
çalışmayabilir.
Örneğin; ağır metalleri vücuttan atabilmek için detoksifikasyon sistemimizin, bağırsak sağlığımızın iyi olması gerekir.
Aksi takdirde bu atılamayan ağır metaller
yağlı dokularda, özellikle beyinde birikerek otizmin en önemli belirtisi olan
iletişim probleminin alt yapısını oluşturur.
Otizmde de
beslenme işte tam da bu söylediğim durumdan dolayı çok önemli. Otizm
belirtilerinin artmasını sağlayan bazı besinler vardır. Bunların en önemlileri
gluten ve kazein içeren besinlerdir.
GLUTEN VE KAZEİN NEDİR?
Gluten,
buğday, arpa, çavdar ve az da olsa yulafta bulunan bir protein çeşididir.
Kazein ise,
inek sütünde en çok olmak kaydıyla diğer hayvan sütlerinde ve süt ürünlerinde
bulunan bir protein çeşididir.
(Aslında
anne sütünde de vardır ama anne sütündeki kazein bebek tarafından tamamen
metabolize edilir.)
Bu iki
protein ( gluten ve kazein ) otistik çocuklarda yeteri kadar parçalanamaz ve
zaten sorunlu, sızdıran bağırsaklara sahip oldukları için parçalanmamış halde
kana geçerler.
Kana geçen
gluten ve kazein, gluteomorfin ve kazomorfin olarak beyine ulaşır ve çocuğun
iletişiminde sıkıntı oluşturur.
Morfin benzeri etki gösteren bu iki madde çocuğun beyninde bir çeşit uyuşma yaratır.
Çoğu otistik çocuğun acıya karşı duyarsız olmasının sebebi de bu uyuşukluk hissidir.
Göz teması kaybı ve öğrenme becerisinde azalma, hiperaktivite, sterotipik hareketler ve self-mütilasyon (kendine zarar verme) gibi belirtilerin oluşumunda büyük pay sahibidirler.
Diyet ile bu morfinlerin kan düzeyi azalmaktadır
OTİZMDE BESLENME?
Otizmde beslenmede öncelikle gluten ve kazeinden kısıtlı bir beslenme programı uygulanır.
Özellikle hazır gıdalara, hamurişlerine, sütlü tatlılara düşkünlüğü
olan otistik çocuklarda gluten ve kazeinden kısıtlı diyetin olumlu sonuçları
daha bariz olarak gözlenmektedir.
Süreç zorlu
bir süreçtir, çünkü otistik çocuklar yasaklanan gıdalara çok düşkündür.
Çoğu çocukta
son derece kısıtlı bir menü kullanılmaktadır. Çocuk bir gıda grubuna ya da
gıdanın kıvamına takılmıştır, başka besinleri almak istemez.
GLUTEN - KAZEİN DİYETİ NASIL YAPILMALIDIR?
Glüten/kazeini
birdenbire kesmek yoksunluk sendromuna yol açabilir (morfin bağımlılığı gibi).
Zaten otistiklerin birçoğunda glütenli (buğday unundan yapılmış) ve /veya
kazeinli (sütten yapılmış) gıdalara aşırı bir düşkünlük vardır.
Düşkünlük
olanlarda diyetin etkisi çok daha barizdir. Yoksunluk belirtileri
oluşabileceğinden iki diyete aynı anda başlamak doğru değildir.
İlk önce
diyetten kazein çıkartılır. Diyet genellikle iki hafta içinde olumlu etkisini
gösterir. Kazeinin vücuttan tam olarak temizlenmesi ise 1-2 yılı alır.
Karbonhidratlı
gıdalar ( hamurişleri, kek, poğaça, kurabiye, pilav,makarna gibi ) , sütlü
tatlıları tükettikçe uyuşan çocuk, bu besinleri yedikten bir süre sonra beyinde
azalan morfin benzeri maddelerden dolayı yoksunluk hissine kapılıp
huysuzlaşmaya başlar. Huysuzlaşınca da yine ve yine bu zararlı besinleri yemek
ister. Bir nevi nikotin bağımlılığı gibi, otizmde de gluten ve kazein
bağımlılığı söz konusudur.
Maalesef
aileler huysuzlaşan, bağıran ve hatta kendine zarar veren çocuklarına başka
türlü engel olamadıkları için çocuğun istediği besini ona vermek zorunda
kalırlar.
Bu konuyla
ilgili çalışmalar da daha yeni yeni yapılmaya başlandığı için velilerin
çoğunluğu bu besinlerin otistik davranışları tetiklediğini de bilmemektedir.
Şimdi biraz da doğal beslenme konusunu bakalım
- Süt ve süt ürünleri kazein içerdiği için kullanılmamalı,
- Tereyağı,kaymak yenilebilir. Kazein alerjisi olmayanlar klasik usulle yapılmış yoğurt, peynir ve kefir tüketebilir. Kefir, yoğurt suyu ve lor peynirinde kazein son derece düşüktür.
- Gluten içeren buğday, arpa, çavdar ve yulaftan yapılan hamurişleri, ekmek, makarna, bulgur, erişte, şehriye, un çorbaları kullanılmamalı,
- Mısır ( GDO’lu olmamak şartıyla ) , karabuğday, pirinç, amarant, kinoa, patates, ararot, teff, keten tohumu, chia ve glutensiz un karışımlarıyla yapılan ekmek ve hamur işleri kullanılabilir,
- Etler yağsız olmamalı ve serbest gezen hayvanların ( yemlenen değil otlanan ) etleri kullanılmalı,
- Katkı maddelerinden dolayı salam, sucuk, sosis, şarküteri ürünleri kullanılmamalı,
- Ev yapımı doğal sucuk, kavurma, pastırma kullanılabilir,
- Ev yapımı et suyu ve tavuk suyu çorbalarda kullanılabilir,
- Serbest gezen hayvanların sakatatları kullanılır,
- Beyaz et olarak köy tavuğu ve serbest gezen kümes hayvanlarının etleri kullanılır,
- Balıklar çiftlik balığı, yetiştirme balık olmamalı. Mevsimine göre avlanan balıklar kullanılır. Dip balıkları ağır metal yükünden dolayı kullanılmamalı. Orta su balıkları, temiz deniz balıkları kullanılır. Deniz trafiğinin çok olduğu, akıntısız sularda büyüyen balıklar , özellikle de büyük balıklar ağır metal yükü fazla olacağından tercih edilmemeli, küçük balıklar tercih edilmelidir,
- Balığı pişirirken buğulama yöntemi en sağlıklısıdır. Özellikle kılçığı çıkartıp pişirilmelidir,
- Midye, ıstakoz, karides kesinlikle kullanılmamalı,
- Yüksek klorofil içeriği ile ağır metalleri bağlayan deniz yosunları ve deniz börülcesi serbesttir ( spirulina, klorella gibi )
- Yumurta köy yumurtası olmalı, kesinlikle serbest gezen, güneş gören tavukların yumurtaları tercih edilmeli,
- Günde 1 – 4 adet yumurta yenebilir,
- Tercih sıralaması : 1- rafadan, 2- lop, 3- kızartma
( kızartma
yumurta tereyağ/zeytinyağında, önce beyazı pişecek, sarısı çiğ olarak
eklenecektir )
- Sebzeler daha çok çiğ olarak salata şeklinde kullanılır,
- Doğal olduğu için yabani otlar ( ebegümeci, kuzukulağı, ısırganotu, semizotu, hindiba, labada ) serbesttir,
- Havuç ve patlıcan şekeri yüksek olduğu için az kullanılmalı,
- Mevsim sebzeleri tercih edilmeli,
- Patates sebze yemeklerinin içine konabilir, kızartması kullanılmamalı,
- Soğan ve sarımsak otizme iyi gelen kükürtlü amino asitleri içerdiği için önemlidir,
- Meyveler mevsim meyveleri olarak tercih edilmeli,
- Şekeri yüksek olan meyveler çok tercih edilmemeli,
- Az şekerli meyveler daha çok kullanılmalı,
- Kuru meyveler şekeri yüksek olduğu için tercih edilmez, ama illa yenilecekse küflü olmamalarına dikkat edilmeli,
- Zeytin daha çok yeşil ve az tuzlu tercih edilmeli,
- Baklagiller sindirim sıkıntısı yaratacağından haftada 2 – 3 kereden fazla kullanılmamalı. Gaz yapıcı etkisini gidermek için baklagiller, 8 saatte bir suyunu değiştirmek üzere 48 saat suda bekletilmeli ve ağır ateşte ( mümkünse güveçte ) ya da düdüklü tencerede pişirilmeli,
- Sert kabuklulardan ceviz, fındık, fıstık, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, badem günde 1 – 2 avuç çiğ olarak ve fazla tuzlu olmadan tercih edilmeli,
- Soğuk sıkım zeytinyağları, doğal tereyağ, sade yağ, içyağı, kuyruk yağı, hayvan yağları, Hindistan cevizi yağı, balık yağı yararlı yağlardır,
- Margarin, Ayçiçek yağı, kanola yağı, fındık yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya yağı tercih edilmemelidir,
- Kızartmalar zararlıdır tercih edilmemelidir. İlla yenecekse tereyağ ya da zeytinyağında yapılmalı yanına da zararlı etkilerini azaltmak için sarımsaklı yoğurt ve yeşillikler eklenmelidir,
- Ev yapımı turşu, katkısız şalgam suyu, çok tuzlu olmamasına dikkat edilerek tüketilmelidir. Turşunun probiyotik olması bağırsak sızdırmasını tamir etmesi yönünden kullanılmalıdır,
- Doğal, ev yapımı sirke ve nar ekşisi kullanılır,
- Rafine tuzlar yerine doğal, rafine edilmemiş kaya tuzları tercih edilmeli,
- Rafine şekerler ve bunlarla yapılan her türlü yiyecek kullanılmamalı,
- Kendi şekeri ile yapılan köy pekmezleri ve Maraş usulü az şekerli dondurmalar az miktar yenebilir,
- Günde 1 – 2 çay kaşığı halis bal, polen, arı sütü faydalıdır,
- Haftada 1 – 2 kere orta boy, sütsüz, kakao oranı yüksek bitter ve kaliteli çikolatalar tercih edilebilir,
- Tatlandırıcılar ve tatlandırıcı içeren her türlü içecek ve yiyecek kullanılmamalı,
- Her türlü meşrubat kullanılmamalı. Ev yapımı meyve suları posasıyla birlikte çok sık olmamak kaydıyla tercih edilebilir,
- Meşrubat olarak boza, şalgam suyu ve meyan kökü şerbeti içilebilir,
- Enerji içecekleri yasaktır,
- Günde 6 – 8 bardak su içilmeli, su içimi birden bire değil aralarla yudum yudum olmalıdır,
- İlk seçenek doğal kaynak suyu yoksa alkali ( pH 7,5 – 8,5 ) olması tercih edilmeli,
- Maden suları kullanılabilir,
- Yemekler kendi suyunda, ağır ağır pişirilmeli, buğulama, buharda pişirme, turbo fırınlar kullanılabilir, mikro dalga kullanılmamalı,
- Dondurulmuş gıdalar yasak,
- Ev konserveleri dışında hazır konserveler olmamalı,
- Pişirme kabı olarak daha çok cam ve toprak kaplar tercih edilmeli, sonraki alternatif emaye ve çelik olabilir.
- Teflon ve alüminyum kesinlikle kullanılmamalı, plastik ve streç, alüminyum folyolar kullanılmamalı,
Otizmde beslenme son yıllarda araştırılan bir konudur. Etkinliği çocuktan çocuğa değişim göstermektedir,
çünkü her çocuğun vitamin – mineral eksiklikleri, ağır metal yükleri, beslenme alışkanlıkları, bağırsak florası, ailevi alışkanlıkları farklıdır.
Fakat bilinen tek gerçek ; beslenmenin kökeni doğal beslenmeye, katkısız
gıdalara dayandığı için ve herhangi bir kimyasal içermediği için bilinen en
zararsız tedavi yöntemidir.
BENTONİT İLE EV YOĞURDU NASIL MAYALANIR?
Yoğurdu
Bentonit kili ile mayalarsanız probiyotik olur ve daha geç bozulur.
Bentonit
kili ile iki yoğurt mayalama metodu var:
2. Hiç yoğurt mayası koymadan mayalama:
Bu yoğurt daha kıymetlidir, kolay bozulmaz
1 lt süte yine mayalama sıcaklığı 42 derecede,
1 çorba kaşığı sadece bentonit sıvısı koyun
ama bunun mayalanma süresi uzundur, 12-13 saat üzerini kapatarak, sararak bekletin. Bu şekilde mayalanan yoğurt probiyotik yoğurt olur ve daha geç bozulur..